20 Ekim 2010

Bir Ghetto İstanbul Parov Stelar Konserinin Ardından by Elke Schmitter

Ayaklı Etkinlik Takvimi'nden davetiye kazanarak Parov Stelar Band konserine giden Elke Schmitter'in kaleminden konseri aktarıyoruz sizlere. :)

Benim için hem özel hem de müzikal nedenlerle “gitmezsek olmaz” bir konserdi 15 Ekim 2010 Ghetto İstanbul Parov Stelar konseri. Öğlen vakti çıkan “Ghetto İstanbul yanmış oğğğluuuam” tarzındaki şehir efsanelerine de itibar etmemiştim bu nedenle. Sakince Ghetto'yu aramış; telefona cevap veren nazik görevli sayesinde gerçekten de küçük bir teknik aksaklık yaşadıklarını ama yanma haberinin şehir efsanesinden başka bir şey olmadığını öğrenmiştim.

Bir Şeyler Eksik

Gel gör ki, bu konser nedeniyle Ghetto İstanbul, organizasyon konusunda hâlâ bir miktar eksik olduğunu kanıtladı ilerleyen zamanda. Organizasyon eksikliği mekanın mimari olarak ezeli beri yarattığı sorun mu yoksa düzenleyicilerden mi, ona da artık siz karar verirsiniz.

Ayaklı Etkinlik Takvimi'nden Davetiye

Bu işte bir basiretsizlik olduğu baştan belliydi. Konsere gitmeden önce yaşadığımız davetiye krizleri, var olan davetiyenin gelecek kişi sayısından az olması ilk sorunumuzdu. Sonra bir şans, bizim Ayaklı Etkinlik Takvimi Pelin Ekmekçi'den davetiye kazadım. Sağolsunlar, Ghetto İstanbul görevlileri kapıda gayet güleryüzlü karşıladı. Neşe içinde içeri girdik. İçeri bir kez giriş yapılınca bir daha çıkılamayacağını öğrenene kadar her şey çok güzeldi (!)

Yassah kardeşim!

Konser öncesi azıcık demlenelim, bir içki alıp dışarda sigaramızı yakalım dedik ancak dışarı çıkmak ne mümkün. Abiler Nuh diyor, peygamber demiyor. Girerseniz çıkamazsınız, çıkarsanız giremezsiniz derken biz sinir harbi ile tıpış tıpış konser salonuna döndük. Ancak yanımdaki arkadaş tam tiryaki. Kızın elleri titreyecek artık, o derece... Anladık ki kız için o konser, Parov Stelar'ı çok sevmesine rağmen işkenceye dönüşecek. Tabii o sırada tek işkencenin bu olacağını zannetmek gibi masum bir kafaydık.

Parov Stelar Band?

Size bu konser sonrası “Parov ne süper çaldı, aman da ne kadar eğlendik, böyle ortam süper, kızlar şahane” tadında bir şey yazmak isterdim ama ne yazık ki Parov Stelar'ın sahnede çok az kalması, konserin ilk 1 küsur saatinin “Band” olması devamında gelecek huysuzluklarımıza zemin hazırladı. Parov'un sahne aldığı 45 dakikayı geçmeyen kısımda, tıkış tepiş konser alanından dolayı 1,65 boyumuzla 1 metrekarelik alan bulamadık. Bara gidip içki almak, hadi aldın, millete çarpmadan içmek pek mümkün değildi.

Bu arada küçük bir not, siz Ghetto İstanbul organizasyon yetkililerine:

Sigara içemediği için iyice bunalan insanlar belli bir zaman sonra sigara yasağını hüpledip, sigaraları gümletti. Kapıdaki arkadaşların eline giriş çıkışları kontrol amacıyla bir barkod, damga ya da artık her ne ise ondan vermek bu kadar mı zor?
Ek olarak, ucu ucuna yetişen biletler ve tahminimce beklediğinizden fazla gelen davetli nedeniyle, kapasitesini aşan salonda, giriş çıkış yasağından dolayı insan sirkülasyonu da olamadığından, konser alanı doğal saunaya döndü. (Ne zaman gitsem üşüdüğüm Ghetto'da montumu çıkardım, o derece. Çıkarıp vestiyere vermez olaydım, o ayrı.)

Özetle diyerek konuyu kapatmak isterdim ancak işkence bununla sınırlı kalmadı. Bir şekilde ilk 1 saatin sonunda dışarı çıkmayı başardık, sigaralarımızı yaktık. Bu aralıkta konser devam ediyordu. “Şu bitsin öyle gireriz” derken Parovcuğumuzun konserinin bittiğini kendini güç bela dışarı atanlardan anladık.
Montlarımızı alalım derken sırayı görünce “şu sıra bitsin, öyle alırız” dedik. Onu da demez olaydık. İlk sigara bitti, ikincisi yakıldı, eldeki bira bitti derken vestiyer sırasında bir oynama olmadığını gördük.

Vestiyer İşkencesi

Kapının önünde gördüğümüz manzaraya bakılırsa o sıraya girmek imkansızdı. Ne yapalım, bari şu karşıda bir çorba içelim dedik. Yayıla yayıla içtik, sigaraları yaktık falan ama bir yandan da kapıyı gözlüyoruz ancak kalabalıkta eksilme olmadığı gibi sinirlerde bir gerilme söz konusu. Özetle; çorbacıda daha fazla vakit harcanmayacağına kanaat getirip Ghetto'ya döndüğümüzde çıkan manzara ne yazık ki içler acısıydı.

İyice gerilmiş, sinirleri zıplamış kalabalık vestiyeri sallıyordu. Kavga edenler, küfürleşenler, güvenlik görevlisinin dışarı attığı, yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmiş çocuk... Belli bir kısım montundan vazgeçmiş kapıda laflıyordu. Artık daha fazla bekleyemeyeceğimizi anlayınca içeri girdik. Aslında o küçücük vestiyerde dahi üç görevli vardı ama nasıl oluyorsa bir türlü montlar bitmiyordu. Biz bir şekilde rica minnet kenardan montları aldık. Saat 1'e geliyordu. Ancak eminim ki daha uzu süre orada vestiyer sırası bekledi insanlar.

Ghetto İstanbul'a Notlar:

- Bir daha kapasitenizi aşacak davetli almayın.
- O kadar davetli olan mekanda bara bir iki tane işinde deneyimli, adam gibi içki hazırlayan insan koyun. Alan geniş, bar içinde daha fazla adam bulundurun. Votka hazırlayan kızın votka hazırlama şeklini görünce, şişe bira almanın daha mantıklı olduğunu gördüm.
- Şişe biraları soğutun. Değil bira, meyve suyu bile o sıcaklıkta içilmez!
- Hadi kapasitenizi aşacak kadar insanı içeri aldınız, insanların arada bir dışarı çıkmasına izin verin ki, ortam sirkülasyon sayesinde ferahlasın.
- Vestiyer meselesini işini bilen, adam gibi insanlara bırakın.
- Giriş çıkışları kontrol etmek için bir barkod, damga; artık her neyse, öyle bir sistem geliştirin.
- Zincir eğlence mekanı güvenini sarsmayın. Gerekiyorsa bu işi daha iyi bilenlerden ders görün, size büyük geleceğini hissetttiğiniz konserlerde profesyonel destek alın.

15 Ekim 2010 Ghetto İstanbul Parov Stelar konseri çalışanlarına notlar:

- O kadar aksilik ve kalabalığa rağmen yine de güleryüzlü davrandınız. Bravo.
- Sinirleri gerilmiş onca insana rağmen kavga gürültü çıkmasını engellediniz, yine bravo.
- Bu güleryüzlü haliniz ve sabrınızla umarım çok daha iyi organize edilmiş konserlerde karşılaşırız.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Sigara içmek için Ghetto'nun teras katına çıkmanız gerekli..

Elke Schmitter dedi ki...

Orada içildi de haberimiz mi yoktu. Yukarıda da içilmiyordu o gün.

Unknown dedi ki...

Ben de ilk gittiğimde kapıdan dışarı çıkartmamalarına anlam verememiş, sonra terası keşfetmiştim o yüzden yazdım (:

 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }