24 Şubat 2009

Jülide Özçelik



Bu kadar güzel sesli bir kadının beklediğimden daha az tanınıyor olması canımı sıktığı gibi, aslında çok da haketmeyenlerin de bu kadar çok gazlanıyor olması da canımı sıkıyor. Her neyse...
Jülide Özçelik'i keşfetmem 1 sene kadar önce İstiklal Kitabevi'ne girip dükkanda çalan şarkısı ile satıcının yakasına yapışıp "Bu kim? Nerede albümü? Derhal istiyorum!" dememle oldu. Tek bir şarkısına tav olduğum için eve geldiğimde saatlerce loopta bırakıp sıkılmadan dinleyebileceğim ender albümlerden birini aldığımdan haberdar değildim doğrusu. Biraz özgeçmişini araştırdığımda ise Bilgi Üniversitesi Caz Vokal Performans Bölümü'nden mezun olduğunu ve müzik konusunda Timur Selçuk gibi önemli isimlerden ders almış olduğunu gördüm.
Dün Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde bunca zamandır sadece albümünden dinlediğim Jülide Özçelik'i kanlı canlı dinleme şansına sahip oldum. Karşımda naif sesli acayip zarif bir kadın ve bu kadına kendini kaptırıp dinleyen seyirci kitlesi vardı. Özellikle dün geceden sonra olası İstanbul Jazz Volume 2 isimli albümünü daha bir sabırsızlıkla bekler oldum...
Albümünü almamış olanlara şiddetle tavsiye ediyor, bundan sonraki en yakın konserinin 26 Şubat'ta Nardis Jazz Club'da olduğunun haberini veriyorum...

21 Şubat 2009

Fatima Spar & The Freedom Fries



Aynı gece Nouvelle Vague'ın 2. performansının da biletleri çok önceden tükenmiş olduğu için kendilerine cuma gecesi alternatif program arayanların imdadına yetişti Fatima Spar & The Freedom Fries. Gerçek adı Nihal ve aslen Sinoplu olan vokal (ki kendisini Kibirli Ceviz'in Nestle'nin reklam müziğine uyarlanmış hali olan "En sonunda yiyicaaam seniğğ çıldırtıyorsuuğn beniiğ"den de tanıyoruz), elinde megafonu, insanüstü enerjisi ve elektriği ile harikaydı! Freedom Fries da tadından yenmeyen bir grup ki zaten biliyoruz bunu. Bütün gece bir eski albümden bir yeni albümden şarkı söyleyip en azından ben ve arkadaşlarımı deli gibi eğlendirmelerinden dolayı kendilerini baş tacı ilan ediyorum; fakat geceye dair kulağa sevimsiz gelecek 1-2 eleştirim de var. Mekanın (Ghetto) kalabalık olması grup açısından iyi, bizim açımızdan da kötüydü. Şöyle ki... Grubu daha çok motive etmek anlamında kalabalık bir kitlenin olması evet, şahane bir durum; fakat seyirciler olarak bizlerin boğulması da mekansal konforu bozanların başında geliyordu. Diğer bir mekansal konfor bozucu olarak gene seyircileri gösterebilirim. Gelen kitleyi 3'e ayırıyorum: Sarhoşlar, Ghetto'nun daimi tayfası, Fatima Spar için gelenler... Sarhoş olanlar zaten hangi konserde olduklarının bile farkında değildi, onları geçiyoruz... Ghetto'nun daimi tayfası ise hangi konser olursa olsun Ghetto'da bulunanlardı ki bunlar da sanırım grubu tam olarak algılayamayıp anlamadıkları için konsere pek sıcak bakmadılar sanki. Fatima Spar'ı bilip, onun için gelenler ise diğer kitleleri görmezden gelerek gecenin tadını çıkarttılar. Biz erdik muradımıza Fatima Abla ve tayfası çıksın kerevetine! :)

20 Şubat 2009

Nouvelle Vague



Sürekli Türkiye'ye gelerek konser veren Nouvelle Vague, en son geçtiğimiz sene Lounge 102'nin doğum günü şerefine verilen konsere gelmişti. Aylarla sınırlı diyeceğimiz kadar kısa bir süre sonra tekrar İstanbul'a geldiler. Babylon'da 2 gün üst üste vereceği konserlerin ilki dün geceydi.
Biletlerin satışa çıkmasından çok kısa bir süre sonra tükenmiş olduğu haberlerinin yayılması birçok Nouvelle Vague hayranını üzdü. İlk konserleri hafta içine denk gelmesi sebebiyle cuma günkü konserin daha kalabalık, daha sıkış tepiş olacağı bekleniyor.
Pheobe'nin performansının herkesin dilindeydi. Seyircilerin "In A Manner Of Speaking söylenmeyecek mi acaba?!" diye homurdanmalarına kapak olacak cinsten dönüşleri oldu sahneye bis için. Konser sonrası after party'de Opium Factory'e eşlik etmeleri ayrı bir renk kattı geceye. Bu kadar sık Türkiye'ye gelmelerinden ve de Türk seyircilerinin gruba olan tutkularından dolayı hepsine "fahri Türk" sıfatını uygun buldum naçizane...

19 Şubat 2009

Tindersticks



Daha önce 2003'te ülkemize gelip konser vermiş olan Tindersticks'i 6 sene sonra Cemal Reşit Rey'in sahnesinde görmek heyecan vericiydi! 2003'te Maslak Venue'de fiziki koşulların yetersizliği yüzünden bir miktar keyifsizlik vermiş olsa da Cemal Reşit Rey bu konser için biçilmiş kaftan olmuş.
Stuart Staples'ın insanı bu dünyadan belli bir süreliğine alıp götüren sesi, mikrofonu beğenmediğinde verdiği "This is fucked!" tepkisi, şarkıların canlı versiyonlarının güzelliği, seyircilerin tamamının kaliteli müzik sever olmaları, şaşırtıcı bir şekilde 2 kere bis yapmaları ve daha nicesi... Stuart Abi'nin "İkna ederseniz gene geliriz" demesine karşılık dünkü izleyici kitlesinin kendilerini 6 seneden daha kısa bir sürede İstanbul'a getirteceği çok aşikardı. Bütün konser boyu eminim herkesin çalmalarını beklediği Jism'i çalmamaları her ne kadar az buçuk hayal kırıklığı hissi yaratmış olsa da inanılmaz güzel bir gece geçirmiş olduk Tindersticks sayesinde. Gelmeyenler/gelemeyenler adına üzülüyor, bir dahaki gelişlerinde satışa çıkar çıkmaz bilet almalarını şiddetle tavsiye ediyorum...

18 Şubat 2009

Hayko Cepkin




Hayko Cepkin bu kez de Senfonik Akustik projesi ile sahnelerde...
Hayko Cepkin ve ekibi bu kez gerek sahne kostümleri (ki sahneye artık takım elbise ile çıkıyorlar) gerekse Sakin Olmam Lazım ve Tanışma Bitti albümlerindeki şarkılarının akustik versiyonlarıyla seyircileriyle buluşuyor. Tüm bu farklılıklar yetmedi mi? Ekipman olarak da Hayko Cepkin'in orgu ve bas gitaristi Poyraz Kılıç'ın da özel yapım kontrbası sahneye çıktığı değişikliğini de söyleyelim o zaman. Konser havasının yanı sıra sohbet havasında da geçen konserlerinde şarkı aralarında Hayko Cepkin'in seyircisi ile konuştuğu, rakısını yudumladığı çok rahat bir ortam var.
Esas tarzını beğenmeyenlerin bu haliyle izleyerek fikirlerini değiştireceği Akustik Senfonik performansı için en yakın fırsat 26 Şubat'ta Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde...

Bitter:Sweet




Geçen sene Chillout Festival'e gelmiş olan Bitter:Sweet 2. kere İstanbul'daydı!
Otto Santral'in yeme içme ortamına kendimizi kaptırmışken içerisi deli gibi dolmaya başladığını farkettik ve aramızda Fischerspooner'ın olduğu güne göre kalabalık durumunun kritiğini yaptık (ve gece sonunda Fischerspooner'dan daha kalabalık olduğuna kanaat getirdik). 23:00'a gelirken tüm masa düzeninin kaldırılmaya başlanmasıyla anladık ki vaktinde çıkmayacaklar sahneye. "Ne olacak canım? Bekleriz biraz daha" derken 00:30'u etmemizle Shana ve Kiran'ı sahnede görmemiz bir oldu.
Onca zaman dinlediğim şarkıları canlı ve de remixli halleriyle dinlemek -herhalde çok sevdiğim için- rüya gibi geldi. Shana Halligan hafif dalgalı ve yana güzel bi' çiçek tutturmuş bi' şekilde açık bırakmış saçlarını, kırık beyaz upuzun bi' elbise giymiş. Konser süresince buram buram erotizm kokan hareketler yapan Shanna'nın yanı sıra grubun diğer üyesi Kiran da konser boyunca yanımızda dans eden iki hatundan birisine kafayı ve gözü taktığı apaçık ortadayken konser biter bitmez soluğu kızın yanında almış olması da gözlerden kaçmadı. Konser bitiminde kulise girmeden direkt seyirci arasına karışıp tanış kaynaş moduna geçen grubun şarkılarını söylerken seyircilerin sahneden fotoğrafını çekmek üzere konseri durdurmaları ve ardından fotoğraf makinasını ayak uçlarına koyması ile birlikte içimden "Ya o makina oradan yürütülürse? Buralar tekin yerler değil hanım kızım!" cümleleri geçti. Memleketlerine geri döndüğünde Shana'nın iletisinden gördüm ki buradayken fotoğraf makinasını kaybetmiş ve "Yanarım yanarım İstanbul'da çektirdiği tüm fotoğrafların gitmesine..." demiş.
Bu da böyle bi' konser anımız ve dedikodumuzdu efem...
 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }