5 Ekim 2010

Archive by Barış Erdoğan

Ayaklı Etkinlik Takvimi'nden davetiye kazanarak Archive konserine giden Barış Erdoğan'ın kaleminden konseri aktarıyoruz sizlere. :)

Konserin başlamasından 20 dakika kadar sonra arkadaşımla birlikte Küçükçitflik Park’a girdik. İlk dikkatimi çeken şey ortamın daha önce gördüğüm hallerinden daha karanlık bir ışıklandırmaya sahip olmasıydı. Bunun yanında girişten itibaren sağ taraf parmaklık bariyerlerle ayrılmıştı ve bunun da sebebini anlayamadım.

Kalabalığa baktığımda ise çok şaşırdım; dinleyicilere ayrılan kısımda olsa olsa 400 kişi vardı. En kötü organizasyonunda bile 1000’in üzerinde katılımcıya ulaşan mekanda, hele ki Archive çalıyorken bu kadar az kişi olmasına bir anlam veremedim. İlerlerken gördüğüm pek çok tanıdık ile ayaküstü sohbetler, selamlaşmalar sonrasında dikkatimi konsere vermeye çalıştım.

Bir Archive takipçisi, fanı değilim, hatta 1 ya da 2 şarkılarını bilirim en fazla. O yüzden beklentim oradaki kitleden biraz daha farklıydı. Biraz hareket, en azından olduğu yerde sallanan bir kitle bekliyordum fakat insanlar ne şarkılara eşlik ediyor ne de kıpırdıyorlardı. Archive, izleyicilerden çok daha coşkun bir şekilde parçalarını çalarken insanlar post modern bir sanat eseri karşısında saatlerce duran sergi ziyaretçileri gibi hareketsizlerdi.

Bu duruma yanımdaki arkadaşımla yaklaşık yarım saat kadar katlanabildik ve olay mahallinden uzaklaşmaya karar verdik. Çıkışa doğru ilerlerken denk geldiğimiz bir arkadaş ve kız arkadaşı ile aramızda geçen diyalogu aktarmak istiyorum:

ARKADAŞ: Nereye?
BEN: Çok sıkıldık biz. Archive hariç hiç kimse hareket etmiyor. Herkes ruh gibi, bize burada az da olsa eğlence yok.
ARKADAŞIN KIZ ARKADAŞI: E Archive’a eğlenmeye mi geldiniz?
BEN: Az biraz eğlenebilmek için geldim tabii. Ya sen ne için geldin, acı çekmek için mi?
AKA: Evet?
BEN: Size iyi acı çekmeler, iyi akşamlar.

İşte böyle... Kişisel tarihimin acılı ve acıklı bir konserdi kendisi…

Hiç yorum yok:

 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }