31 Mart 2009

Efes Pilsen One Love Festival


Bugün itibariyle Efes Pilsen One Love Festival'ın biletleri satışa çıkmış. Röyksopp ve Klaxons'un headliner olacakmış.
Tam bilet 45 TL ve sınırlı sayıda da 33.5 TL'lik öğrenci biletleri Biletix'te sıcak sıcak satılmaya başlanmış... Koşunuz!

26 Mart 2009

Kaiser und Semih



Grup elemanlarının Türk ve Almanlar'dan oluştuğu Cazyapjazz grubundan tanıdığımız Keiser ve Semih salı gecesi Beyoğlu Hayal Kahvesi'ndeydi. Uzun zamandır Cazyapjazz'ın albümü çıktı çıkacak, İstanbul'a tekrar geldi gelecek derken Keiser ve Semih kendi gruplarıyla geldiler. Nasıl naif, nasıl keyifli, nasıl güzel bir geceydi anlatamam! Sakin sakin cazımızı dinleyip içkilerimizi yudumladık. Semih'ten öğrendiğim kadarıyla mayıs gibi Cazyapjazz olarak geleceklermiş. Herhalde ya Babylon olur ya da gene Beyoğlu Hayal Kahvesi... Olur da duyarsanız Semih & Keiser diye bir konser ilanı sakın sakın sakın kaçırmayın!

21 Mart 2009

Zero 7 DJ Set



İstanbul'a gelmeleri açıklandığı zaman nasıl da iki arada bir derede kaldık DJ Set mi kendileri mi diye... Hatta Biletix'e bile güvenemedim ben şahsen; çünkü -yanılmıyorsam- ilk olarak kendilerinin geleceğini ilan etmişlerdi. Nice sonra DJ Set diye değiştirmişlerdi başlığını.
Tamirane gayet güzel bir seçim olmuş bana kalırsa. Bundan sonra da birçok konserin orada yapılması gerek bence. Yalnız bana memnuniyetsiz/tatminsiz insan demeyin... DJ Set olduğu için gelmeyenleriniz veya gelemeyenleriniz hiçbir şey kaçırmadınız. Zero 7'a dair ne olursa giderim mantığına sahip ben gibi insanlar da sanıyorum böyle düşünmüşlerdir. Zero 7'ın Z'si dahi olmayan bir dinleti yaşadık resmen! Üzülerek söylüyorum ki daha konser sona ermeden Tamirane'yi terkettim. Ben gibi yapan birçok insan da vardı üstelik... Gelen izleyiciler/dinleyiciler bağlamında ise diyebileceğim, daha doğrusu eleştirebileceğim tek şey şu oldu gözlemlediğim kadarıyla... Ya çok tıfıl, concon tiplerdi ya da çok entel. Hiç arası yoktu...
DJ Set istemiyoruz konserlere artık! Gelecekseniz kendiniz gelin, bizim de ağzımıza bir parmak bal çalıp, bizi ayakta uyutmayın!

16 Mart 2009

Gossip Girl Parti


Gossip Girl dizisi mağlum... Benim jenerasyonum Çılgın Bediş haricinde Dawson's Creek ile büyüdü. O zamanlar tabii bizim için o dizide kimin eli kimin cebinde, kim kiminle kırıştırıyor falan bunlar çok aşmış gelirdi; fakat devir değişti... Şimdinin modası Gossip Girl...
Yurtdışında deli gibi bir furya olmuş, bizim burada da -sanırım- yeni yeni bu akım var.
Geçen cumartesi günü dizinin The Hall'da düzenlediği partisine davetliydim. Saatler ilerledikçe tıka basa dolan mekanda 23:30'da defile yapıldı. Birbirinden orjinal bebek suratlı hanım kızlar boy gösterdi ve defile sonunda The Hall içindeki Gossip Girl tribini tarzı ile en çok yakalamış 3 kıza ve 3 delikanlıya ödül verildi. "Ne bu Gossip Girl tarzı?" derseniz çok tatmin edici bir cevap verememekten korkuyorum; çünkü ben de tam anlamış değilim... Kafalarında özel olarak tasarlanmış tüylü, şekilli taçlar, şıkır şıkır elbiseler, fönlü uzun saçlar... Bunun gibi bir şey gözünüzün önüne getirin...
Virgin Radio dj'lerinden Ayça Şen bir ara çalıp oynattırdı; fakat havamda mı değildim bilmiyorum bir türlü eğlenemedim ve 01:30 gibi gitmek için can attım! Herkes haddinden fazla kasıntı, fazla süslü... Gerçekten eğlenmek için gelmemişler de boy göstermek için ordalarmış gibi duran bir ton insan... Haliyle baydı beni de...
Gossip Girl Partisi de neymiş... Zaten dizisini de sevmezdim!

12 Mart 2009

Bora Uzer



Babylon'da sık sık konser vermeye başlayan Bora Uzer, dün gece yine yeni yeniden Babylon'daydı. Bilenler vardır, yakın bir geçmişte B1 isimli albümü çıkarttı. Şimdilerde de albümü insanlarımıza tanıtmak, aşılamak ve hafızalara kazımak gibi bir misyonu var sanırım kendisinin. Haksız da sayılmaz... Geçen sene albümü çıkmadan önceki bir Babylon konserine gittiğimdekine kıyasla dünkünde daha çok keyif aldım. Şarkıları bilerek söylemenin verdiği haz bambaşka tabii haliyle... Aramızda 1 Gerginlik Mi Var şarkısı dillere pelesenk olmuş vaziyette (hatta Avrupa Yakası'nın birkaç hafta önceki bölümüne konuk olmuş, yine bu şarkıyı söylemişti), bilmeyen yok. Geri kalan şarkılarına yavaş yavaş ısınıyor insanlar gözlemlediğim kadarıyla. Gitmenizi tavsiye ettiğim, en azından 1 kere için bile olsa gidip dinleyip fikir sahibi olmanızı önerdiğim birisi. Sahne üzerinde çok hareketli, devamlı bir atlama zıplama durumları... Haliyle kendisinde barındırdığı enerjiyi konser süresince size de geçirtiyor. Bora Uzer dışında beatbox Bora Uzer de cabası...

10 Mart 2009

Booka Shade



Shantel'den çıkıp koştura koştura gittiğimiz Otto'da belki de biraz geç gitmemden dolayı ortalık çığrından çıkmış gibi kalabalıktı. Bir gecede 2 ayrı mekan gezip 2 farklı tarzda müzik dinlemekle ambale olmamı bekliyorsanız çok yanılıyorsunuz çok! Kalabalıktan önlere doğru ilerlemenin zor olmasına karşılık güç bela fotoğraf çekeceğimiz için ilerledik. Gittiğimizde yamulmuyorsam saat 23:30'du. Sonradan öğrendik ki Walter ve Arno'dan oluşan Booka Shade Otto'ya 00:00-00:30 civarında geleceklermiş. 01:00'da sahneye çıkmalarıyla o saate kadar çoktan içip kendinden geçen kalabalığın dansa başlaması bir oldu. Son albümleri olan The Sun and The Neon Light için gelmiş olmalarına rağmen In The White Rooms gibi eski; ama çok tutulmuş parçalarını da çaldılar. Daha önce Radar'a ve -gene yamulmuyorsam- Indigo'ya gelmiş olan Booka Shade sayesinde her şeyin fazlasını yaşadık bütün gece. Fazla alkol, fazla dans, fazla sıcak ve fazla eğlence ve "ask for more" diyen izleyici kitlesi... 4. ziyaretlerini herhalde 2 sene sonra yeni albümleriyle yaparlar herhalde diye umutlanmaktan ve şu an bile hala Booka Shade dinlemekten kendimi alamıyorum...

8 Mart 2009

Shantel



Shantel'i bilmeyeniniz kalmamıştır sanıyorum. İlk zamanlar her televizyon programının fon müziği olarak seçilmesi, çoğu cep telefonunun vazgeçilmez melodisi haline gelmesi ve bunlara benzer daha birçok sebepten dolayı antipatik gözle bakmıştım Shantel'e ve şarkılarına. Kafama tükürün!
İlk olarak geçtiğimiz seneki Efes Pilsen One Love Fest'te dinleme imkanım olmuştu; fakat bilinçli bir dinleyici ve seyirci gibi olamamıştım (şişede durduğu gibi durmuyor meret işte...). Sık sık da geliyor Türkiye'ye biliyorum da ancak fırsat oldu. Aynı gece Booka Shade'in de olmuş olması her ne kadar beni biraz oradan oraya koşturtmuş olsa da Shantel'den çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Şöyle ki... Bir kere adam çok sempatik ve sıcakkanlı! Milli damarım kabararak söylemiyorum da ülkemize gelen kaç isim Türkiye için "my second homeland" tabirini kullandı sorarım size? Seyirci arasına karışıp halay mı çekmedi, maymunlar gibi ordan oraya mı tırmanmadı, eller üstünde kendini mi taşıtmadı...
Hatırlarsanız daha önce Nouvelle Vague için demiştim fahri Türk diye; ama Shantel daha bir hakediyor fahri Türk sıfatını kanımca... En azından 1 kere gidip mutlaka izlenmesi gereken bir adammış dün ben bunu anladım. Nasılsa sık aralıklarla geliyor. Bir dahakini kaçırmamanızı şiddetle öneriyorum...

1 Mart 2009

Gilles Peterson



Bu adamın adını gene random olarak mp3 avcılığına çıktığım bir gün duydum. O gün bugündür sürekli takip eder oldum. Yanlış hatırlamıyorsam epey sene önce Radio Oxygen'da programı vardı. Şimdilerde de Lounge Fm'de programı var ki evlere şenlik!
Otto Santral'da gerçekleşti konser çoğu klas event'in orada gerçekleştiği gibi. Dikkat ettiyseniz eğer Otto Santral bu sene epey bir revaçta. Konser öncesi yemek, sonra içki, sonra da canlı canlı performanslar... Otto gene kalabalıktı. Rezervasyon yaptırıp yer sorunu yaşamadan yemek yemek isteyenler çoğunluktaydı. Zaten bu çoğunluğun yarısından fazlasını Otto'nun müdavimleri oluşturuyordu. Otto'ya gelen izleyici kitlesini baş tacı yapmasam da Ghetto müdavimlerine nazaran çok daha bilinçli ve kaliteliler, bu su götürmez bir gerçek üzgünüm... Gilles Peterson sahnedeki yerini almasından sonra inanılmaz keyifli dakikalar başladı benim için ve eminim diğer insanlar için de... Gilles Peterson'ın en çok sevdiğim mamülü olan Hard Sole Shoe her ne kadar playlist içinde yer almamış olsa da alışkınım bu tip durumlara. En sonuncu kazığı Sebastien Tellier'den La Ritournelle'i çalmamasıyla yemiştim.
Kalite desen vardı, keyif desen vardı, minik omuz hareketleriyle salınmak desen vardı... Boşuna değil Gilles Peterson'ın onca senesini bu işe vermesi. Bu 3. gelişiydi, Lounge Fm'deki programıyla ülkemde daha tanınır hale gelmesiyle eminim 4, 5 olacaktır gelişi. Buyursun gelsin, başımızın üstünde yeri var böylelerinin...
 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }