8 Temmuz 2010

Chick Corea Freedom Band Konseri by Alper Tüzün

Ayaklı Etkinlik Takvimi'nden davetiye kazanarak Chick Corea Freedom Band konserine giden Alper Tüzün'ün kaleminden konseri aktarıyoruz sizlere. :)



Mavi/yeşil spot ışıklarının altında bir kelebek, belki de ışığa uçan böcek klişesini biraz abartarak ve sahne korkusunu da yenerek Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde yükseliyor. Sahnenin iki tarafında sahil kumu üzerinde terkedilmiş bir tahta sandal, arkada eski bir şehir manzarasına karışmış gökyüzü ve tüm bunların ortasında efsane Chick Corea ve ismini hakkıyla taşıyan Freedom Band'i.

Taksim'de bir akşam üstü yemeğinden sonra metro istasyonunu gözümüze kestirmiş giderken, meydanda büyük bir sahneden kulağımıza gelen ses (Su Üstünde Avrupa Festivali'nin Taksim ayağında çalan East West Caz Orkestrası) bize artık yazın geldiğini, Temmuz'un geldiğini ve şehre cazın geldiğini kanıtladı. Kulağımızda bir saksafon solosuyla Açıkhava'nın yolunu tuttuk. Organizasyon en ufak bir sıkıntı yaratmadan cazseverlere işin sıkıcı kısmını (güvenlik kontrolleri, bilet kesimleri falan falan...) atlattırırken, biz de davetiyemizi arayarak her seferinde bir sonraki standa yönlendirilirken bulduk kendimizi. Davetiyelerimizi alırken bir görevlinin telsizine gelen "Konsere 10 dakika var" anonsuyla fark ettim 10 dakika sonra Chick Corea'yı göreceğimi.

Konserin başından sonuna kadar ayaklarımız (Chick Corea'nın ki bile :) davulda Roy Haynes'e eşlik etmekten kendini alamadı. Aman tanrım, o nasıl bir performans! 85 yaşındaki Roy 2 saat boyunca yerinde duramadı, sanki içinde küçük bir çocuk vardı ve baterisiyle oynuyordu, ne kadar neşeli, ne kadar enerjik olduğunu anlatamam. Sololarının büyük kısmını diğer grup üyeleri pianosunu, basını bırakıp yakından izledi. Hatta bir noktada Roy Haynes, elinde iki baget Chick'in yanında gidip pianonun mikrofonuna ritm tutarken -biz de alkış tutarken- Christian McBride bir eliyle basını tutarken gizlice diğer eliyle Roy'un bagetlerinden birini çalıp tek elle davula vurmaya başladı (Konserin bu noktadan sonraki 5-10 dakkası çalışılmış ve her konserde yapılan bir şey miydi, yoksa o anda mı çktı bilmiyorum; fakat ne olursa olsun Freedom Band adını nereden aldığını kanıtladı!) Grubun her bir üyesi dayanamayıp Christian McBride'a ayak uydurdu ve birkaç dakika içinde 4 usta aynı anda tek bir davulu çalıyordu! Ortaya çıkan ritm inanılmazdı, İstanbul cazseverleri kendinden geçti.

Christian McBride'dan bahsetmişken... Sanırım benim için gecenin süpriziydi. Zaten ne kadar harika olacağını bildiğim Chick ve Roy'un yanında en az onlar kadar iyiydi, dakikalar süren inanılmaz sololarıyla belki de seyirciden en çok alkışı o aldı, ustalarla iletişimi ve uyumu da inanılmazdı! Konserin sonunua doğru saksafonda harikalar yaratan Kenny Garrett diğer grup üyelerini alkışlatmak için isimlerini tekrar tekrar söylerken grubun arasındaki bağ inanılmazdı, kurulduktan bu kadar kısa süre sonra bu kadar sıkı bir aile olmaları gerçekten çok etkileyici. Gecenin sonunda tüm Açıkhava yazın ve festivalin başladığına ikna olmuş bir şekilde grubu dakikalarca alkışladıktan sonra İstanbul'un sokaklarına dağıldı. Tabi ben de dahil tüm erkeklerin hemen telefonlara sarılarak dünya kupası yari finalinin sonucunu öğrendiği de gözümden kaçmadı... :)

Hiç yorum yok:

 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }