15 Haziran 2010

Eric Clapton & Steve Winwood by Abdullah Çakır

Ayaklı Etkinlik Takvimi'nden davetiye kazanarak Eric Clapton & Steve Winwood konserine giden Abdullah Çakır'ın kaleminden Pazar gecesini aktarıyoruz sizlere. :)


Kazandığım davetiyeler elime ulaşmadan önce bunun bir muziplik olduğunu düşünüyordum. Sonra ertesi gün kapı çalındı, biletlerim gelmişti. Bu sene bütün konserlere gitmekten bükülen belim için ilaç gibi gelmişti bu biletler.

Konser günü İstanbul'un havasında bir hinlik vardı. Sanki İstanbul; Eric Clapton'dan bunca senenin hesabını soruyor gibiydi. Evden saat altıda çıktım. İstedim ki, konserin bütün heyecanını an be an yaşayabileyim. Taksim'den Sarıyer istikametine giden otobüse bindim. Bindiğim araç belediye otobüsünden ziyade Eric Clapton fanlarını taşıtan bir tür servise benziyordu. 65 yaşlarında 2 tane rocker ağabeyle tanıştım. Taksimden Kuruçeşmeye varana değin eski muzik gruplarından ve konserlerden konuştuk. Pink Floyd fanı olduğumu söyleyince daha yaşlıca olanı -şu an öz oğlumdan bir farkın kalmadı- dedi. Çok muhabbet insanlardı. Hiç abartısız tanıdığım en sağlam rockerlardı.

Bir saat sonra Nihayet Kuruçeşme Arena'ya varmıştık. Etrafta mahşeri bir kalabalık vardı. Gördüğüm kadarıyla yaş ortalaması epeyce yüksekti. Uzunca bir kuyruktan sonra nihayet içeriye adımımızı attık. İçeriye girişimizin üstünden 10-15 dakika geçmişti ki, Eric Clapton ve Steve abi sahnede belirdi. Bu tip konserlerde 1-2 saat bekletilmeye alışık bünyem şaşırdı haliyle. Eric ve Steve ikilisi, eski grupları Blind Faith’in ilk ve son albümlerinin açılış şarkısıyla karşıladılar bizi. Bütün konser görsellerinde kısa saçlı olarak gördüğümüz Clapton saçlarını uzatmış; bir tür masal kahramanına bürünmüştü. Sonra Low Down sonra After Midnight sona Presence of The Lord çaldılar. Babalar üstümüze üstümüze saçıyordu yıldızlarını. The Shape I'm In ve Glad arası bir yerlerde havai fişekler patlıyordı gökyüzünde. Hava serinledi. İstanbul'un kızgınlığı yavaş yavaş dinmişti. İstanbul Eric Clapton'u bağrına basmıştı adeta. Binlerce insan hep bir mest olmuş bir şekilde sahneye kitlenmişti. Cocaine’ye kadar rüya gibi geldi aktı zaman. Sonra kaçıp gittiler. Ben ancak o zaman ayılabildim. Bir süre zaman ve mekan kavramlarından sıyrılmıştım çünkü. Uzun ısrarlardan sonraTraffic’ten Dear Mr. Fantasy’i çalmak için geri döndüler.

Gece biterken insanların ona neden "Eric Clapton is God" dediğini daha iyi anladım. Eric Clapton belki tanrı değildi ama; müzikalite bakımından bir insanın erişebileceği en üst mertebede seyrettiği kesindi.

Ona inandık. Ona güvendik.

Ayaklı Etkinlik Takvimi'ne her şey için çok teşekkür ederim. Bu güzel geceyi Eric Clapton'dan sonra en çok ona borçluyum.

Hiç yorum yok:

 
.fc-sectitle { color:#FFFFFF!important; }